Orada olabilirdim…
Hani şu Galata Köprüsü’nde
balık tutarken kalp krizi geçiren balıkçının yanı başında!
Dakikalardır “Köprüde ölen balıkçıyı
kimse umursamadı!” başlıklı haberin
fotoğrafına bakıyorum…
Kovasında
sadece bir tane balık varmış!
Bir
olta, bir balık, bir ölüm!
53
yaşındaymış ve Galata Köprüsü’ne yıllardır gelirmiş Cevdet Özkan…
Bugün
son defa gelmiş, oltasını boğazın koynuna maviliğe atıp beklemeye başlamış,
tanıdıkları varmış etrafta merhaba’lar rasgelesin’ler, köprünün korkuluklarına
dayadığı kamış öne doğru çekilince heyecanlanmış, günün ilk, ömrünün son
balığını çekmiş, kovaya atmış…
Cevdet
ağbi ünlü bir adam olsaydı ve kendisi ile pazar günü gazetenin ekinde
yayınlanacak bir röportaj yapılsa ve sorulsaydı;
“
Sayın Özkan nasıl ölmek istersiniz?”
“
Yıllardır yaptığım gibi köprüde balık tutarken” derdi…
Öyle
bir hastalıktır şu balıkçılık…
Tedavisi
yoktur!
Dünyanın
bir ucundan Türkiye’ye İstanbul’a gelmişsiniz, turistsiniz, fotoğraf makineniz
elinizde, parmağınız deklanşörde ne görürseniz çekiyorsunuz…
Köprüdesiniz,
yüzlerce insan balık tutuyor, kovalar dolu, yüzler gülüyor fakat o ne? Yerde
ölmüş üzeri örtülü bir adam yatıyor ve kimsenin umurunda değil, ne
düşünürsünüz?
“
Normal herhalde” der, geçersiniz ve ülkenizde fotoğrafı etrafınızdakilere
gösterirken anlatırsınız;
“
Geçen bahar Türkiye’deydim, böyle memleket görmedim, ölen öldüğü yerde kalıyor
kimse dönüp bakmıyor!”
Bakanın
derdini anlatmaya çalışan kanser hastasının cebine harçlık koyduğu ve “sakın
düşürme” diye tembihlediği memlekette, balıkçı Galata Köprüsü’nde ölmüş, kimse
ilgilenmemiş…
Çok
mu?
Yorumlar
Yorum Gönder