Kayıtlar

Kasım, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Harry Potter kafayı çekince...

Resim
Pazar günleri öğleden sonraları Orion’daki berbere gidip, sakal tıraşı oluyor ardından D&R’a uğruyor,  bir kahve içip eve dönüyorum... Demet Altınyeleklioğlu ’nun kitaplarına sardım bu ara... Moskof Cariye Hürrem , Cariyenin Kızı Mihrimah derken, Cariyenin Gelini Nurbanu ’yu aldım bugün... Aslına bakarsanız Mihrimah Sultan ’la ilgili anlatmak istediğim çok şey var... Kitabım koltuğumun altında, yürüyen merdivenlerden aşağıya iniyor kafeteryanın boş masalarından birini işgal edip, siparişimi veriyorum... Kalabalık... Kızlı, erkekli gurupların anlatacak ne çok şeyi var! Masada kaç kişi varsa hepsi aynı anda konuşuyor,  nasıl oluyorsa aynı anda da gülüyor... Uğultu, ben yaşlarda bir adamın katlanabileceği seviyenin çok üzerinde... Kahvem geliyor, biran önce içeyim kapağı eve atayım düşüncesindeyken... Kapı açılıyor Harry Potter benzeri, zayıf, kıyafetlerinden; halleri vakitlerinin yerinde olduğu sonucuna vardığım bir çocuk giriyor içeriye... Yavru sarhoş! Ama ne sarhoş! Şöyle diy

Açar meraklısına gösterirsiniz!

Resim
Politikacı olsun veya olmasın, bir adamın sünnetli mi, sünnetsiz mi olduğu bizi neden bu kadar ilgilendiriyor? Neden haber manşetlere taşınıyor, gündem oluyor? Benzer olay benim başıma gelseydi, ne yapardım, nasıl ispatlardım diye düşündüm! Öncellikle sünnetçiyi aramaya başlardım... Hadi adamcağız yaşıyor, buldum... Benimkini nasıl anımsayacak? Hatırlatmak lazım! ‘ Gıkımı bile çıkarmamıştım ya be amca!” ‘ Hani;  yıllardır keserim, böylesini görmedim demiştiniz!’ Hahahaha... Küçüğü yoktur o organın! Olmadı, düğün fotoğraflarını verirdim medyaya... Bilirsiniz; nedenine vakıf olamadığım süslenmiş, sahneyi cepheden gören bir yatağa uzatırlar sizi, kesilen yerinize şapkanızı koyarlar, üzerinize de omuzlarınızı da öretecek şekilde beyaz bir çarşaf çekerler... Artık karşınızda göbek atanı mı istersiniz? Bayılan mı? Döktüreni mi? Halay çekenini mi? Onca şamataya rağmen, günün heyecanı ve yorgunluğu ile tam uyumak üzereyken, kafası güzel akrabalardan biri gelir, yatağınızdan kaldırır sizi, ent

Yeniçarşım.com ile Evden Çıkmadan Çarşıya Çıkıyoruz!

Resim
Ekim ayından bu yana yayında olan Yeniçarşım.com, alışkın olduğumuz e-ticaret sitelerinden oldukça farklı. Site şimdiden sloganı olan “Evden çıkmadan çarşıya çık” mottosunu fazlasıyla yerine getiriyor. Çünkü şimdiden Yeniçarşım.com’da yüzlerce mağaza var ve siz dilediğiniz ürünü bu mağazalar arasından seçerek kolaylıkla satın alabiliyorsunuz. Üstelik, internetten alışveriş yaparken en çok çekindiğimiz “güvenlik” engelini Hürriyet Güvenli Alışveriş Sistemi ile çözmüşler. Sistemi açıklayan video: Yeniçarşım.com’un diğer alışveriş sitelerinden önemli farkları var. Platformun en belirgin karakteristiği olan alıcı ile satıcıyı bir araya getirme stratejisi, satıcıların (mağazaların) ticari kuruluş olması gibi akıllıca bir taktikle desteklenerek, son derece başarılı bir sistem getirilmiş durumda. Yeniçarşım.com’da satış yapan her mağaza, ticari unvana sahip, fatura kesen ve dolayısıyla garantili ürün satan mağazalar. Bu sayede aynı ürünü birden fazla mağaza arasından güvenle seçerek satın

Kim kime dum duma...

Resim
    Çeşitli ortamlarda, çeşitli sebeplerle tanıştırıldığım insanlar hakkında yargıda bulunmak istemediğim için; fikir sahibi olmama adına iletişimimi sınırlı tutuyorum... Çetrefilli bir cümle olduğunun farkındayım! El sıkıyorum, gülümsüyorum, dinlermiş gibi yapıyorum ve ortamdan ayrıldıktan sonra hızlı bir şekilde unutuyorum... Gariptir bunda başarılı da oluyorum! “ Merhaba Ali ben...” “ Daha önce tanışmıştık!” Kimi;  çok bozuluyor bu işe... Kimi; benim gibi önemsemiyor! Beni anımsamayanlar da var, en çok onları seviyorum! &&& Egosu dağ olmuş, altında kalmışlara tesadüf ediyorum bazen... Hani şu yeni tanıştığı insanlara kredi notu veren tipler! “ Şimdi ben seninle tanıştım ya Alicim, senin kredi notun yüz bende... Düşmesi de artması sana bağlı...” Tamam da birader sen kimsin? Madem not veriyoruz şu dakikadan sonra senin bendeki notun; sıfır... Ağzınla kuş tutsan, kıçından ateş çıksa, ejderha olsan değişmez, bir çıkayım şu odadan, seni beynimin tüm kayıtlarından silmezse

Şükür bakireyiz!

Resim
Bitirmek zordur lakin başlamanın da keyfi başkadır! Şarkıdaki gibi; “ yeniden başla, ümitle, aşkla ...” Levent Yüksel ’in ‘Med Cezir’ albümünün çıktığı yaz, nerdeyse yirmi yıl önce, yirmi yaşımdayım... Amaaan! Uyuz olmaya başladım şu geçmişe özlem yazılarına... Seksenler, doksanlar... Yaşadıklarımızı özel zannediyoruz, bir bakıyoruz arkadaş, yaşıtlarımızın hepsi benzer şeylere takılmış... Geçmişi yazmak ne kolaycılık yahu! Hakikaten, otur gecenin kör yarısı klavyenin başına, anılarını, anımsadıklarını anlat... Peh! Olanı biteni tüm gerçekliğiyle nakletsek neyse... Ah şu hile yapmanın dayanılmaz cazibesi yok mu? Okeyde taş kurmak gibi bir şey yahu! Hep kaymaklılardan bahsediyoruz... Katur kutur, ham olaylar hiç yaşanmadı...(!) En bi delikanlı, mahallenin en namuslu kızı biziz!  Yalan dolan bilmeyiz... Hiç kıvırmadık! Aldatmadık, boynuzlanmadık... Şükür bakireyiz!    &&& Neredeyse her b.ku yedik oysa... Yaşadık... Hayat yaşayarak öğreniliyor...    Gerisi palavra... ‘ Tecr

Meyhaneye gelen adam neden bitki çayı içer?

Resim
“Şarap içelim” deyince, barın en üst rafının, örümcek bağlamış, kuytu köşesinden, birbirinden farklı iki şişe alıp masanın üzerine bıraktılar... “ Hangisi olsun?” Şişenin biri alengirli, üzerinde kabartma üzüm desenleri var, uzaktan bakıldığında boynu kısa, şişman bir adamı andırıyor... Etiketinde yazan ‘ merlot ’ detayını okuyunca, “diğeri olsun” diyorum... Tıpa açılıyor... Sirkeden hallice pembe sıvıyı kadehlere koyan meyaneci; “ şişesi 20 lira” diyor... Vurgudaki ‘ ona göre için ’ mesajını alıyor, ailesinden parası yeni gelmiş üniversite öğrencisi edası ile ellerimizi bacaklarımızın arasına sokup yanına peynir tabağı söylüyoruz... Çaresizlikten ve mekânsızlıktan , tavsiye ile geldiğimiz, ben diyeyim 35, siz deyin kırk metre kare, orta halli müşterilerin iş çıkışı; neredeyse dip g.te oturduğu, duvarlarına yanık yağ kokusu sinmiş, salaş bir mekân burası... Barda, uzun boylu taburelere tünemiş, orta yaşın üzerinde iki ağbi var... Biri rakı, göbekli olan bira içiyor... Rakı içenin c

Köydeymiş gibi kahvaltısı

Resim
Hava buz gibi... Limon’un çardağında ayaklarımı öne doğru uzatmış, sonbaharın keyfini çıkarıyor, ince bellide çayımı yudumlarken tütün içiyorum! Koltuklarının altında kitaplar, kızlı erkekli gürültülü guruplar giriyor içeriye... Göremediğim bir yerde yanan meşe odununun kokusu rüzgâra karışıyor... Hasretle içime çekiyor ‘ odun kokusunu özler hale geldik ya ’ diye kendi kendime hayıflanıyorum... Kaloriferli, doğalgazlı binalarda oturup, odun kokusuna vurulmak, sobalı evlere özenmek zırva aslında! Tek katlı bir evde otursaydım ve ihtiyaç gidermek için yirmi metre yürüyüp, daracık, ahşap bir kulübenin içine çömelseydim o rahatsız mekandan kurtulmak için aceleyle ıkınıp sıkınsaydım ve buz gibi suyla temizlenseydim, dişlerim birbirine vura vura, çıplak ayaklarıma giydiğim terliklerle hoplaya zıplaya eve doğru koşsaydım... Kendimi yatağa atıp nemli yorganı ısıtmaya çalışırken uyuya kalsaydım... Eskisi gibi! Sabahları erkenden kalkıp kurulukta odun kırmak, sobayı temizlemek, tutuşturmak gibi

Haydaaa

Resim
Zamanında sırtımdan deriyi alıp, inim inim inlettikleri, canıma ot tıkamaya çalıştıkları ve de yürürken, masa başındayken, yaptıkları rüzgârdan dolayı sevmem bankacıları! Bir afır tafır... Onlar da beni sevmesinler, arayıp sormasınlar, güvenliğim için kayıt edilen telefon konuşmalarında; kredi, kredi kartı, velhasıl; sonunda ucu bana dokunan mısır koçanlarını kaktırmasınlar... &&& ‘ Kredi kartı ’ dedim de aklıma geldi! Nasıl kredi kartları ile aranız? İyi iyi... Maşallah! Türkiye ’de yapılan alış veriş toplamının %30’u cırt cırtlı olmuş! 2010’ da kredi kartı borçları %23 artmıştı daha 2011’i uğurlamadık lakin bir %20’de bu sene artmış! Kart sahipleri; son bir yılda borçlarının %50’sini ödeyememiş! Yani;  yaklaşık 4 milyon vatandaşın kapısına haciz memurları;  ha dayandı ha dayanacak! E iki buçuk milyon vatandaş da borcunun sadece asgarisini ödemiş, gerisi olduğu gibi duruyor! ‘ Ağanın eli tutulmaz ’ fakat filmin sonunda ‘ Züğürt Ağa ’ gibi domates satmak da var... O da

İnsan olmak biraz da unutmak demektir!

Resim
İnsan olmak, biraz da unutmak demektir... “ Seni hiç unutmayacağım” diye ayrılırsınız... Unutursunuz! Unutulursunuz da! Filmlerdeki gibi; vagonun penceresinden belinize kadar sarkar, yanaklarınız ıslak, ruhunuz nemli, takatiniz bitene kadar el sallarsınız... Yerinize oturduğunuzda şaşkın gözlerle size bakan kasketli adama açıklama yapmak zorunda hissedersiniz; “ ilk defa ayrılıyoruz da” Ayrılmanız, siz ve kalan... Adamın ve dünyadaki başka hiç kimsenin umurunda değildir oysa! Ya olan biteni abartılı bulmuştur, ya öylesine gözlerini size dikmiştir... Olsa olsa sizin o an yaşadıklarınızı... Filmi sizden önce görmüştür anlayacağınız... Belki de o yüzden saklanmıştır siperliği uzun kasketin altına... Bilinmez... Bazen; hiç ummadığınız bir zamanda ve öylesine bir günde, otobüsün ardından su döken siz olursunuz... Gidenin, günün birinde döneceğini umut edersiniz... Eve döndüğünüzde umudunuzu yüklüğe saklar, çok geçmeden unutur, hayatınıza devam edersiniz... Ta ki günün birinde, yüklüğe sak

Şüphe

Resim
Eveeet ayıklayalım şimdi pirincin taşını... Yazılarımı takip eden arkadaşlar bilirler! Geçenlerde ‘ İnanmak İstiyorum ’ başlıklı bir yazı kaleme aldım, özünde de; ‘ Van’daki depremzedenin koli içerisinde bulup iade ettiği beş bin lira’ haberine pek de itibar etmediğimin altını çizdim... Van’daki kahramanın ortaya çıkmamasının garip olduğuna ve olayı inandırıcılıktan uzaklaştırdığına vurgu yaptım ! &&& Aradan bir hafta geçmeden, parayı bulan depremzede ortaya çıktı! &&& Karaladıklarıma sosyal paylaşım sitelerinde de yer veriyorum... Bu akşamüzeri Hürriyet Gazetesi ’ndeki haberin linki üzerine tutturulmuş notlar mesaj kutuma düşmeye başladı; “Kapak oldu mu?” “Tedavi ol!” “Şüpheciliğin gözünü çıkarttın”... Falan filan... &&& Şu dakikadan sonra izleyebileceğim iki yol var... Ya Türkiye gündemine oturan bu olaya inanmamakta devam edeceğim ve nedenlerini sıralayacağım... Ya da ‘ böyle olaylar da oluyormuş, bakın insanlık ölmemiş, hata yapmışım ’ ya

Mevsimlerden... İnadına sonbahar!

Resim
Sıvasız, duvarları nemli, şeker çuvalından perdeleri kapalı, nasıl bir tesadüftür ki; bir odasının penceresi hastanenin morguna, diğeri; komşu köyün mezarlığına bakan, iki katlı kondunun, küf kokan, feri sönmüş, ampulü kesmiş, gözündeyim... Mevsimlerden... İnadına sonbahar! Gönül kırıklarını,  çaresizliğimiz ve bez parçaları ile örtmeye çalıştığımız pencereden;  mezarlardan korktuğu için midir, nedir? Islık çalarak giriyor içeriye rüzgâr... Şimdi nerededir ne yapar bilmem ama o gün Asya söylüyor, ben şarkının sözleri ile içimdeki yangına döktüğüm suyun buharında can çekişiyorum; “  Yoksun sen, esen rüzgârlarda, ezilmiş çiçekler kaldırımlarda ...” Bu yaşta, pineklediğim mutfak masasının garantisinde, yıllar sonra tekrar dinleyince;  nasıl fingirdek, nasıl kırıtkan, nasıl işveli, nasıl koket, nasıl yosma geldi şarkı bana...(!) Arkadaş, kim yoktu o zaman? Kimi yok saymaya cüret etmiştim en müptedi halimle? Faturayı kime kesmiştim? “ Zaman her şeyin ilacıdır ” derler ya... Vallahi doğru,

Gezerim... Ayaküstü yediğim lacivert sırtlı istavritlere methiyeler düzerim...

Resim
Aga kim ne derse desin... Çivi çıkmış! Bana “ gündemi yaz ” diye akıl verenler oluyor, ulan neyini yazayım, hangi birini yorumlayayım... ‘ Gündem ’ dediğin iğrenç, yapış yapış bir şey... Bana gelene kadar bu işten ekmek yiyen bir sürü takla güvercini var! Van ’da eylem için kırsaldan şehir merkezine giden 3 terörist yakalandı... Onları taşıyan minibüsten ne çıktı? Depremzedelere gönderilen yardım paketleri!   &&& Yarın, depremzedelere gönderdiğiniz el örgüsü kazağınızı, öldürülmüş bir teröristin üzerinde görürseniz ne olacak? &&& 13 yaşında bir kıza 26 kişi tecavüz ediyor... Açılan dava 8 yıl sürüyor... Mahkeme ‘ sanıklarla kendi rızasıyla birlikte oldu ’ diyor... Karar Yargıtay tarafından onanıyor... Şişli Belediyesi Başkan Yardımcısı ve Sosyal Hizmetler Uzmanı Kahraman Eroğlu ’nun Hürriyet Gazetesi ’ne yaptığı açıklamalardan öğreniyoruz ki; kendi rızası ile dedesi, amcası yaşında adamlarla birlikte olan kızcağız olaydan sonra oturmakta zorluk çekiyormuş,

İnanmak istiyorum!

Resim
İlk şaşkınlık atlatıldı... Medya manşet attı; “ Van’la ilgili bildiğiniz her şeyi unutun ...” Bildiklerimiz, canlı olarak izlediklerimizden ibaret! Yağma görüntülerini, vatandaşın battaniye alabilmek için yumruklaşmasını, insanların birbirini itip kakmasını, karmaşayı, düzensizliği, unuttuk gitti! &&& Nevresim içinde Van ’a giden beş bin lira hikâyesini, olayın da Silivri ’de cereyan ettiğini okuyunca, gecenin bir yarısı Ömer ağabeyi aradım... Hakikaten haberde anlatıldığı gibi; paranın sahibi Cemil Metin , Van ’a gönderilmek üzere evindeki eşyalardan bir paket yapmış, Silivri Belediyesi ’ne götürmüş... Burada toplanan yardımlar Büyükçekmece Belediye ’ sinin tırları ve diğer 12 belediyenin araçları ile Kadıköy ’e gönderilmiş... Bu esnada adı geçen vatandaş, yazdığı kitabı bastırmak için biriktirdiği beş bin lirayı yardım kolisinin içinde unuttuğunu fark etmemiş mi? Parasını bulabilmek için Kadıköy ’e gitmiş ama binlerce kolinin arasından nasıl çıksın? Hem tırlarda yola