Kayıtlar

Ağustos, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Züğürt Tesellisi

Resim
İstanbul ’da yaşayanların %64’ü borçluymuş! Borçlanmaların %24’ü kredi kartı ... %26’sı banka kredisi ...%14’ü de akrabalarından, arkadaşlarından borç almış, durumu idare etmeye çalışmış... Araştırma 1522 kişiyle yüz yüze görüşülerek yapılmış... &&& Geçenlerde bir çay ocağında laflıyoruz, ağbinin orta kalınlıkta bir deftere, kurşun kalemle çentik attığını gördüm, sordum; veresiye defteriymiş! “ Yedi bin lira kuzu gibi yatıyor kara kaplıda” dedi... Şaşırdım kaldım! Gömlek cebinden hesap makinesini çıkarttım hesapladım; 14 bin bardak çayı veresiye vermiş adam, parasını da alamamış... Oha! &&& Bankaların dönem dönem kampanyaları oluyor, televizyonlara, gazetelere dünyanın reklamını veriyorlar... Bayram kredisi ... Tatil kredisi ... Cevap olarak; sana ne kardeşim de diyebilirsiniz fakat aklıma takılan bir soruyu dillendirmek istiyorum; içinizde bayram kredisi alan var mı? Bayram dediğin üç gün yahu, göz açıp kapatıncaya kadar bitiyor... Parayı alıyorsun otuz a

İşletememe!

Resim
Sıradan bir kahvehaneye gittiğiniz zaman bir bardak çayı elli kuruşa içeceğinizi bilir, beklentilerinizi de verdiğiniz ücret paralelinde tutarsınız... Garsonun papyonlu, beyaz eldivenli olmasını beklemezsiniz... Şekerlerin ıslanmış olması umurunuzda bile olmaz... Çay demli ve tazeyse sorun yoktur! &&& En pahalısından bahçe mobilyaları ile dekore edilmiş, ötesinde berisinde yapay şelalelerin çağladığı, ağaçlandırılmış bir mekândayız... Oturuyoruz... Oturuyoruz... Oturuyoruz... Beyaz gömlekli garson bir türlü lütuf edip teşrif etmiyor. Kalabalık olsa eyvallah! Sesleniyorum, geliyor... İki bardak çay siparişi veriyoruz... İnce belli bardaklar beklerken, kavanoz benzeri cam vitrin eşyalarına konmuş, çok af edersiniz beygir sidiği renginde çay diyemeyeceğim renklendirilmiş sıcak sularımız geliyor... Bardaklardan birine de çay kaşığı koymayı unutmuş garipler... Yüzler gülse, biraz sıcaklık olsa ve çayın bardağı beş lira olmasa, ucuz etin yahnisi bu kadar olur deyip avutacağım

Ramazanda düğün olur mu?

Resim
Akşamüzeri pide kuyruğuna girmek için evden çıkmışken, oturduğum sitenin bulunduğu sokağa plastik sandalyelerin sıralandığını gördüm... Bu sene toplu iftarlar moda ya! Mahalledeki kalantorlardan birinin yüz, yüz elli kişiyi sokakta, sevabına doyuracağını düşündüm! Eve geldim pideyi mutfak masasının üzerine koydum, kapının zili çaldı, açtım... Kalıplı yirmili yaşlarda esmer bir arkadaş; “ Buyurun...” “ Ben davulcuyum ağbi... Bahşiş!” “ E geçen haftada gelmişti biri, sen değildin...” “ O benim birader ağbi, diğer apartmanı geziyor...” “ E bayramda gelmeyecek miydiniz siz?” “ Ağbi bayramda kimseyi evde bulamıyoruz ki, haybeye geziyoruz!” “ İşinizi sağlama aldınız yani?” Gülüyor, sararmış dişleri görünüyor; “ Öyle sayılır...” Bu yıl davulculara verdiğim ikinci beşliği uzatıyor, bayramda da gelirse bir beşlik daha kaptırmamak için yüzünü hafızama kazıyorum... &&& İftardan sonra sokaktan inceden bir org sesi... Çok geçmeden gümbür gümbür kadifeden kesesi! Ne oluyoruz deyip f

Bit yeniği

Resim
İki kişi çarşının orta yerinde tekme, tokat birbirine girer... Küfürler havada uçuşurken, işten çıkmış evine giden vatandaş kavgaya denk gelir, en insan haliyle; “ayıptır, koskoca adamlarsınız”   deyip kavgacıları ayırır... Yarım saat sonra ekmek almak için mahalle bakkalına gittiğinde cüzdanının çalınmış olduğunu fark eder! &&& Eskiden Eminönü ’nde kayıkçılar yolcu ve yer kapmak, biraz da ilgiyi üzerlerine toplamak için birbirlerine sözlü olarak sataşırlarmış... En güzel atışma çok gürültülü olduğu için rıhtımda birbirlerine en uzak kayıkçılar arasında olur, kavgayı da çenesi en kuvvetli olan kazanırmış... İş, hiçbir zaman yumruklaşmaya gitmez, taraflardan biri söyleyecek laf bulamayana kadar devam edermiş... Kayıkçıların birbirine girmesini bekleyen meraklı vatandaşın olup bitenden haberi yok tabii! “ Kayıkçı kavgası ” deyiminin buradan geldiği rivayet edilir... &&& Tavlama diye bir dolandırıcılık yöntemi var! Oğlu askerde olan kişileri tespit eden zanl

Alo! Facebook'tan Arıyorum…

Resim
Dünyada ve Türkiye’de bir ilki gerçekleştiren Rocco ve Turkcell, Facebook’ta cep telefonu üzerinden iletişimi başlattı. Rocco Sıkısakız için Turkcell altyapısı ile hazırlanan “Facebook’tan cep telefonu ile arama yapma servisi”ne sadece telefon numaranızı vererek dahil olabiliyorsunuz. Linke tıklayıp http://www.facebook.com/roccoloji kaydınızı tamamladıktan sonra uygulamaya kayıt olan herkesle Rocco’nun hediye ettiği 30 dakikayı kullanarak konuşabiliyorsunuz. Nasıl mı? İşte videosu... Üyelerin telefon numaraları görünmediği için hem eğlenceli hem de çok güvenli olan Rocconnect Tıkla Konuş ile bedava konuşmak için Turkcell abonesi olmanız ve bir Facebook hesabınızın olması yeterli. Bir bumads advertorial içeriğidir.

Trafik canavarı neye benzer?

Resim
Yaz bitiyor, önümüz sonbahar... Bir hafta sonra bayram! Tatil uzun olacak... Türkiye gündemi bir tarafa vatandaş tatil için plan program yapıyor... Otobüslerde yer yok... Uçaklar ona keza... Her bayram kan gölüne dönüyor yollar! Yetkililer uyarsa da, yine sürat yapıyoruz, yine uykusuz araç kullanıyoruz ve maalesef yine alkollü direksiyon başına geçiyoruz... &&& Geçtiğimiz yıl Kurban Bayramı ’nda tatil dokuz gün olmuş, 146 vatandaşımızı kim sorarsa trafik canavarına kurban vermiş, 649’unuda hastanelere kaldırmıştık... &&& “ Kabahat; altın samur olsa, kimse giymez ” diye bir laf var... Suçluyu aynada aramak yerine “ canavar yaratmak” kolaycılık değil de, ne? Trafik canavarı ne? Trafik canavarı kim? Trafik canavarı neye benzer? Ejderha gibi midir? Ağzından ateş çıkar mı? Göreniniz, karşılaşanınız var mı? On dakika erken varmak uğruna canavarlaşan, direksiyonda agresifleşen, mutasyona uğrayan ve tanınmayacak hale gelen, vicdanlarımızı rahatlatmak uğruna “ tr

Ne hissederdik?

Resim
Olup bitenleri şaşkınlıkla izliyor, gündemi anlamaya çalışıyorum lakin zor! Somali ’de durum kendimi bildim bileli aynı... Ne oldu da orada yaşayan insanlar yeni akıllara geldi? Nihat Doğan ’ın Somali ’ye götürülmesinin sebebi ne? Türkiye ’nin köklü gazeteleri, neden bu olayı adeta okurlarının gözüne sokarcasına işlediler? Hele Hürriyet Gazetesi ’nin yaptığı anlaşılır gibi değildi! Yüzüne sineklerin konduğu, kıvırcık kafalı Somalili bir çocuğu, ağzına bisküvi veren, bakımlı bir elle görüntülediler... Fotoğrafı haberleştirdiler ve üzerine manşet attılar; “ Somali’ye Türk eli !” &&& Yardım yapıyorsak, reklamını da yapmak hakkımız yani! Somali ’de yaşayan insanları anlamamız mümkün değil elbet, çektiklerini yaşamadan hissetmemiz çok zor... Empati yapalım... O insanların yerine koyalım kendimizi... Ülkemizde de felaketler oluyor... Fazla geriye gitmeye gerek yok... 17 Ağustos depremi akıllarda hala! O dönemde ülkemize gelen yabancı gazetecilerden biri, yıkıntıların arasında

Kınıyorum!

Resim
Yapılan yardımın bu kadar mı gözü çıkarılır? Yüzüne sinekler konmuş, Somalili bir çocuğa bisküvi yediren beyaz bir el... Gazetenin başlığı; “ Somali’ye Türk eli!” Ayıptır ya! Bu ne duyarsızlıktır... Hani yardım dediğin gizli saklı olurdu! Ya Somalili çocuğun yerinde Türk çocuğu olsaydı... Yabancı gazeteler benzer şekilde başlık atsalardı ne hissederdik?

Kendimizle barışık olalım yeter!

Resim
“Saçları uzat, biraz kilo ver, vücut çalış... Aslında yakışıklı adamsın!” Ağaçların altına atılmış armut benzeri minderlerin rehavetinde çaylarımızı yudumlarken, sohbet ettiğim ağbinin bana verdiği nasihatler bunlar! Hoş, konuya nereden geldik onu da anlamadım ya... Dinledim öyle! “ Benim kafa kocaman, saçlar dıraga dikeni gibi, hem sık, hem sert, saçları uzatırsam yedi delikli tokmak terk edilmiş leylek yuvası gibi oluyor” demek geldi içimden lakin dillendiremedim! Heves edip bir dönem uzatmıştım saçları...   Enselerde ve tepemde sivilceler çıkmaya başlayınca berberde aldım soluğu... Kaba alabros çıktım... Böyle doğmadım ya! Kilosuz olduğum dönemler de oldu... Şimdi zayıflasam masraf! Pantolon, kazak, gömlek ne varsa atacak, yenilerini alacaksın... Göbeği yapana kadar harcadığım paranın detayına girmek bile istemiyorum! Üstelik memnunum da göbeğimden, kime ne zararı var? Hem, vücut çalış çalış nereye kadar? Plajda iki hatun görünce; karnını içine çekip şişinenleri de görüyoruz! Za

Nefes alsın istiyor insan...

Resim
Bu duyguyu biliyorum... Önce kitaba burun kıvıracağım, daha sonra birkaç kişi okuduğunu ve beğendiğini söyleyince meraklanmaya başlayacağım, iki üç defa yeni çıkanlar rafının altını üstüne getirip alternatif arayışlara gireceğim ve sonunda dayanamayıp Elif Şafak ’ın İskender ’ini bayıla bayıla alıp, okuyacağım... &&& Yeni açılan mekânlar konusunda da durumum aynı... Önce nazlanırım gitmemek için bin dereden su getiririm sonra bir gece yalnız gider eşe dosta görünmeden takılırım, servisi, verilen hizmeti, pişirilenleri ve ortamı beğenirsem müdavimi olurum! &&& Hoş müdavimi olduğum mekân da neredeyse kalmadı artık! Söylendiği ve ötede beride yazılıp çizildiği gibi, Silivri mendirekteki Küpeşte ve Amirali ’de yıkarlarsa işlem tamamdır! En son Çorlu Havuzlar Parkı ’ndaki Hasan’ın Meyhanesi’ ni yerle bir ettiler... Ev yakın olduğu için yaya gidiyor, kandili söndürüp sallana sallana dönüyor... Salaşlığını seviyor, tanıdık yüzlerle selamlaşıyordum... Arada hesabın

Kuzu kuzu

Resim
Şaşırdım kaldım... Daha geçen sene yazlık olan iki binayı pansiyon haline getirmişler... Kendi gözümle görmeyip, biri anlatsa “ şaka yapıyorsun” diyeceğim... Ne çabuk değişiyor her şey... Ferman amca yazlığın kapısına “ bu yazlık satılık” yazmış... Kapıdan seslendim ama duyuramadım... Acı biber isteyecektim! Rahmetli Zeki ağbi ile tam şu an bulunduğum yerden olta atardık, şimdi şemsiyeler, şezlonglar, yağlanıp güneşlenenler var... Belli oldu;   zamanla buralara bedava sokmayacaklar bizi... &&& Arabayı sahile çektim, balık yakalamak için denizden kurt çıkartacağım... Eleği, küreği çıkarttım... Esmer uzun boylu bir arkadaş yaklaştı yanıma... Selam bile vermeden; “ Beş lira” istedi... “ Çok kalmayacağım, kurt çıkartıp gideceğim” diyecek oldum... “ Beş lira kardeşim!” Çocuğun ses tonunu ve tavırlarını beğenmedim lakin muhatap olmak da istemedim, hır çıkmasın diye kuzu kuzu verdim parayı... Sadece ben değil ki, her gelen kuzu kuzu veriyor beş lirayı! Alışmış insanlar...(!) H

Esra Ceyda Kardeşler Yardım Fonu Oluşturdu

Resim
Reklamlardan ve sosyal medyadan renkli kişilikleri ile tanıdığımız Esra ve Ceyda kardeşler (nam-ı diğer Cicişler), bu sefer partilerin değişmeyen cipsi Ruffles’ın yeni çıkardığı Burger King tadındaki ürünü için kamera karşısına geçti. Çılgın bir parti ve koşturmaca içinde başlayan hikaye bizi bazı seçim ve yollara sürüklüyor. Senaryo gereği yanımızda para olmadığından otostop çekmeye başlıyoruz ve kendimizi birden Esra ile Ceyda’nın otomobilinde yardım isteyen bir otostopçu olarak buluyoruz… İşte Esra ve Ceyda’nın gençlere yardım ettiği enteresan hikayenin en ilginç bölümü aşağıda, seçimleri yaparak hikayenin devamını izleyebilirsiniz… İşin en eğlenceli kısmı, Esra ve Ceyda kardeşler ile konuşabiliyor olmamız… Cep telefonumuzu verdiğimiz anda Esra ve Ceyda kardeşler bizi arıyorlar ve şanslıysak yardım etmek için cebimize 60 dakika ve 100 mb internet paketi yolluyorlar. Ayrıca numarayı geri aradığımızda Esra ile Ceyda’nın komik ve bir o kadar enteresan muhabbetlerini dinliyoruz. Üst

Yol Hikayesi

Resim
Lise yıllarında olduğu gibi şarkı sözlerini ezberlemeye çalışıyorum... Zor iş! Sezen Aksu ’nun son albümüne takıldım bu ara... Çalan şarkı ile beraber söylemek kolay... İnsan onun gibi söylediğini zannediyor ama müziği kapatınca, kendi sesine dikiz aynasında yüzünü buruşturuyor... &&& Cuma günü öğleden sonra hava kapalı, Sezen söylüyor ben gidiyorum... Malkara ’da, ellerinde tuttukları kartonda “ İpsala ” yazan, evleri sırtlarında hallerinden turist olduklarını çıkarttığım arkadaşları görünce sağa çekiyorum... Arkadaşlar derken hepi topu iki kişiler! “Hi” deyip dalıyorlar içeriye... Aslında yoldan pek kimseyi almamaya çalışıyorum... Yazılarımı takip edenler hatırlayacaklar daha önce de aynı yoldan birini arkadaşlık etsin diye almıştım ve adam dilsiz çıkmıştı, yol boyu işaretleşmiştik! Bunlar dilli fakat benim İngilizce, plaj İngilizcesi! Tamam, kabul ediyorum bir lisan bir insan... Bu yaşta İngilizce bilmemenin ezikliğini hissetmem lazım!   Öğreneceğim fakat ne zaman

Toplumun ahlakını 19 yaşındaki bir genç kızın bacakları bozabilir mi?

Resim
Bu sabah Nuri Baba’nın kahvehanesinde, arkadaşlarımdan birinin bıçaklandığını öğrendim! Bacağa sokmuş adam bıçağı, 11 cm kesmiş! Devlet hastanesine götürmüşler önce, ardından karakola ifadeye vermeye gitmişler... Karakolda fenalaşmış bizimki, haydi oradan özel hastaneye... Bıçaklayan adamın kalp pili varmış! Serbest bırakmışlar, şimdi geziyor... Arkadaş, özel hastanenin 209 numaralı odasında! &&& Sabah gazetede bir haber; “ Nurcan’a şort dayağı” 19 yaşında bir genç kız... Şortlu! Belediye otobüsüne biniyor, yorgun olduğu içinde bacaklarını öne doğru uzatıyor... 40–45 yaşlarında bir adam gelip; “ Sen toplumun ahlakını bozamazsın, yaptığın terbiyesizlik! Toplumun ahlakını, namusunu senin gibiler bozuyor... Çıplak bacaklarını uzatmışsın, toplumu cezp ediyorsun, sen toplumun namusunu bozuyorsun, çıplak bacaklarınla bize gösteriş yapıyorsun” diyor... Bununla da yetinmeyip, 19 yaşındaki genç kıza otobüsün ortasında yumruğu patlatıyor... Otobüsün içindeki toplumdan çıt yok!

Meteliksiz Adamın Ölümü

Resim
Eski bir sinema oyuncusu evinde ölü bulundu üstelik kokmuş! Gaz maskeleri ile girmişler içeriye, cebinde 50 kuruş para bulunmuş! Gerisi bildik hikâye... Akla gelen ilk kelimeler; vefa , vefasızlık ... Aynı apartmanda oturduğumuz komşuları bile tanımıyoruz ki, mahalleliyi bilelim, selam verdiğimiz üç beş kişi, o da biraz mecburiyetten... Yan dairede oturan komşumu emekli öğretmen zannediyordum, bir gün araba alım satımı için yolum notere düştü... Komşum, notermiş! Tesadüfen öğrendim... Birbirimizden habersiz, yan yana yaşıyoruz...     Dertleşmeyi, insanlarla konuşmayı eskisi kadar sevmiyoruz... Açık etmiyoruz kendimizi, kim sorarsa duruşumuzu bozmuyoruz... Sonra... Kolay unutuyoruz! İşimize de geliyor unutmak... Ortak menfaatler bitince, yok sayıyoruz... Unutunca sorumluluk hissetmiyoruz, hiç kimse için elimizi taşın altına sokmuyor, sorumluluk almıyor, ihtiyacı olduğunu bildiğimiz insanların telefonunu bile açmıyoruz... Somali’deki çocuklara yardım etmeye çalışırken, bir zamanlar “ ca

Tuhaf

Resim
Tuhaf, sessiz bir gece... Saat gece yarısını çoktan geçti ve biraz sonra kim olduğunu bilmediğim ve günün birinde karşılaşsak bile çıkaramayacağım davulcu geçecek ve görev icabı insanları sahura kaldıracak... Meraktan mı, alışkanlıktan mı belki de sebepsiz balkona çıkıp, birer birer ışıkları yanan evlere bakacağım... Yarın pazar, belki gün ışıyıncaya kadar oturacağım! &&& Geçtiğimiz günlerde Sabahattin Ali ’nin; “ Kuyucaklı Yusuf ” adlı kitabını okumuştum, bu tuhaf gecede de Kürk Mantolu Madonna ’yı bitirdim... Son sayfayı kapattıktan sonra öylece kaldım! İnternetten Sabahattin Ali ’nin kısacık hayatını bulup okudum ve gördüm ki; Kuyucaklı Yusuf ’ta da, Raif efendi de kendinden bir şeyler var... Yusuf gibi Edremit’te yaşamış... Raif Efendi gibi Almanya ’da kalmış... Kürk Mantolu Madonna ’daki gibi bir aşk yaşadı mı bilinmez ama Yusuf ’un başına gelenleri, Raif efendi’ nin hissettiklerini, çelişkilerini ve umutsuzluğunu inanılmaz anlatmış... Gözlem yeteneğine, hissiyatı

Aslında kazanmak nedir ki?

Resim
“ Aslında kazanmak nedir ki? En büyük zaferi kazandığında bir Antonius olduğunu düşün... Paris’e geldiğini ve o takın altında olduğunu ve bütün insanların senin altında olduğunu düşün ve gücün en üstünde olduğunu... Yalnız kaldığın o anda, ne oldu be? Şimdi ne olacak diyorsan... Kaybedensin sen, kaybetmişsin... Yani o anda en büyük zaferin içinde kaybetmişsin ...” Kaybedenler Kulubü &&& Bir boksör olduğunuzu düşünün... Hayatınız ringlerde geçiyor ve çok çalışıyorsunuz... Devirmediğiniz rakip yok, tepedesiniz ve şampiyonsunuz... Günün birinde, hiç aklınızda yokken, hani derler ya; durup dururken... Kazandığınız maçlarda şike olduğu ve rakiplerinizin size para karşılığı yenildiği söyleniyor... İnanmıyorsunuz... Hayır hayır inanamıyorsunuz... O kadar çalışma, alın teri, stres... Kendinizi kafanızda koyduğunuz yerden, zihninizin uçurumlarından aşağıya atıyorsunuz! &&& Bu akşam televizyon izlerken şike yaptığı iddia edilen takımlardan birinde top koşturan ve ku

O gün bugündür cevap aradığım bir soru var

Resim
Çiftlikköy , Çeşme ’nin güneydoğusunda, küçücük bir yerleşim merkezi... Çeşme’ye uzaklığı beş kilometre! &&& Çiftlikköy’ün Çeşme’ye olan uzaklığını, bizim gibi yörenin yabancısı olup, ilk gördüğüne yol soracaklara, yardımcı olmak için yazdım... Haziran güneşi tepede, öğle saatleri, arabayı gölgeye park edip, sahilde yürüyoruz... Uzun, çiçekli entarili bir bayana soruyoruz önce; “ Can Baba ’ya gideceğiz de Çiftlikköy nerede?” “ Sahili hiç bırakmayın doğru devam edin...” “ Yürüyerek gidebilir miyiz?” “ Tabi tabi...” &&& Kadın bizi başından mı savdı? Ruh halimi bozuktu yoksa gırgıra mı aldı bilemedik ama Allah’tan yolu başkasına sormayı akıl ettik! &&& Rumların yaşadığı dönemde Çiftlikköy’e; Catapane deniyormuş ve tütün ekimi yapılıyormuş... Yöre halkının geçim kaynaklarından biri de balıkçılıkmış... Şu an bölgede anason üretimi yapılıyor... &&& Lodos var, dalgalar kumsalı dövüyor, sahil boyunca devam eden yol, tenha... Önümüze b

Bu yıl da baharı beklerken, yaz geldi geçiyor ...

Resim
Dün gece Milliyet Blog ’taki eski yazıları yeni mahalleye taşımaya niyetlendim... İki yüze yakınını naklettim ve uyudum... Sahi, meraklısına yeni mahallenin adı; http://www.aligulcu.blogspot.com/ Sabah çok erken uyandım ve otuz tanesini daha taşıdım... Akşam işten eve geldiğimde, hepsini sildim! Neden? Nedeni; karışık biraz... Öncellikle altı yıl önce kaleme aldığım yazıları saçma buldum...( Bir altı yıl sonra şimdi yazdıklarım da saçma mı gelecek? ) Yazılardan bir bölümü güncelliğini kaybetmişti... Çok tıklanma sevdasına magazine ve futbola bulaştığım için kendime kızdım... Sevdiğim yazıları da... Nasıl anlatmalı bilmem ki; hani bir haftalığına tatile gidersiniz, deniz kenarında bir balık lokantasında otururken, fonda çalan, bildik bir müzik eşliğinde, güneşin batışını izlersiniz... Manzara oraya aittir! Alıp evinize götürme şansınız yoktur... İğreti duracağını ve yaşarken aldığınız hazzın yerini tutmayacağını bildiğiniz için, fotoğrafını çekip duvarınıza asmazsınız... Tam olarak b