Banklar limanıdır yalnızların
Siyah
deri ceketli, uzun saçlı adam, deniz kenarında bir bankta kollarını
kavuşturmuş, yüzünü maviliğe, sırtını dünyaya dönmüş oturuyor...
Tedirgin
adımlarla elleri montunun cebinde bir kadın yaklaşıyor, zoraki gülümsemenin
ve hafif bir baş selamının ardından ilişiveriyor...
Konuşmuyorlar
önce.
Susuyorlar
sonra...
Çok
geçmeden; kadın gözleri yaşlı gidiyor...
Adam
kalıyor...
Bir
balıkçı teknesi geçiyor uzaktan...
Başka
bir gün, başka bir dünya, başka bir adam...
Yine
deniz kenarında bir bank, akşamüstü, mevsimlerden yaz...
Gökyüzü
kızıl, deniz alev alev...
Martılar...
Adam
bekliyor!
Kadın
gelmiyor...
Yağmurlu
bir gün, yaprak yaprak sonbahar...
Bir
kır kahvesinin kuytusunda çürümeye yüz tutmuş, yosuna kesmiş bankta başka bir
kadın başka bir adamı bekliyor...
Gözlerinde
umut.
Elleri
titreyerek çantasından çıkarttığı sigarayı yakıyor, dumanı rüzgara üflüyor...
Gözleri
saatinde...
Zaman
geçmiyor, beklenen gelmiyor.
Kar
var...
Soğuk,
çatır çatır buz ortalık...
Sıcak,
dumanı tüten evlerin ışıkları yanıyor... Mutlu çocukların kahkahaları karışıyor
geceye...
Yüksek
binaların arasına sıkışmış nokta kadar parkın kapısından paltosunun yakalarını
kaldırmış hayat yorgunu bir adam giriyor...
Koltuğunun
altına sıkıştırdığı gazete sayfalarından döşek, çaresizliğinden yastık yapıyor
bankın üzerine... Aklında sıcacık sobanın arkasında uyuduğu günler,
uyanamayacağını bile bile dudaklarında çözmüş olmanın verdiği huzur ve
umursamazlıkla uzanıyor...
Yorumlar
Yorum Gönder