Eşeklerin gözleri güzeldir!

Beyaz kâsenin içine, masada tatlı da olsun, ortam zengin görünsün diye dökülen bala musallat olan eşek arılarından rahatsız değildim oysa… Benim balla, eşek arılarının da benle işi yoktu! Tabağımdaki salamı, ayağımın dibinde yalanan küçük, kahverengisi az beyazı bol, yamalı, utangaç kediye attım! Ilık sonbahar sabahını fırsat bilmiş, yaprakları sararmış ağaçların, kendini mevsime bıraktığı, tenha bir kır kahvesinde kahvaltı yapıyordum… Yanımda koltuğumun altında getirdiğim gazetem vardı fakat nedense okumaya pek de niyetim yoktu… Beyaz peynirin neden ekşimik gibi olduğuna takıldım bir süre… Acaba yeşil zeytinin içine şu kırmızıbiberi nasıl sokmuşlardı? Yaz olsa, olmazsa olmazdı ama… Üzerine sinen saman kokusu bir yana, domatesin vakti de geçmişti üstelik! Masaya yensin diye değil, usulen konmuştu… Yamalı küçük kedinin yanına, daha iri, erik gözlü siyah bir kedi daha geldi… Sadece onun duyabileceği bir sesle; “ pissst” dedim hayvana... Oralı bile olmad...