İnanın yeter!

Bitmeyeceğini sandığınız zindan gecenin ardından da sabah olur... Beklentilerinizi takar takıştırır, umutlarınızı giyip çıkarsınız evden. Emeğinizi ekmeğe çevirebileceğiniz değirmeniniz varsa ne ala... Yoksa ayaklarınız nereye götürürse... Boşlukta, gidecek yer yokken... Ayakları mı götürür insanları? Önden yürüyen aksak çaresizlik mi takip edilir? Etrafta kimse kalmamışsa, yalan olmuşsa dağlar, çürüdüyse asırlık çınarlar, gönlünü şemsiye yapmayacak, kuytulara sığınmayacaksın da ne yapacaksın? Yaran varsa ve kanıyorsa, ne kadar az insana tesadüf edersen o kadar iyidir! “İnsan” dediğin meraklı olur... Hele bir de kolunun kanadının kırık olduğunu duyduysa bir yerlerden... Neyin eksikliğini hissediyorsan, hayatında ne kötü gidiyorsa onu sorar. Bekârsan, ne zaman evleneceğini... Ayrıldıysan, eski eşini, sevgilini... İşin yoksa görüşmelerini. Kiradaysan evini... Almaya niyetlenip de bir türlü alamadığın arabayı... Olmayan çocuğunu... Ola...