Mahalle olarak kalabilseydik

Çocukken mahalle savaşları yapardık... Bildiğiniz taşla, kafa, göz yarmacasına... Kafamız yarılana kadar sözde düşmanımızın ne hissettiğini bilmezdik! Başına taşı yiyen önce şaşkın gözlerle etrafa bakar sonra elini başına götürür, kanı görünce avazı çıktığı kadar bağırarak koşa koşa evinin yolunu tutardı... Tentürdiyotlar, gazlı bezler, dikişler... Tembihler! Bazen mahalle maçları sonrası çıkardı mahalle savaşları... Kaybeden yenilgiyi kaldıramaz bir bahane bulup saldırırdı... “ Penaltı vardı oğlum orada!” “ Kaleciye faul yaptınız!” “ Şu uzun boylu sarışın çocuk sizin mahalleden değil arkadaş, ilk defa görüyoruz... Hükmen mağlupsunuz!” “ Hani büyükler oynamayacaktı?” Büyüklerin her oyuna dâhil olduğunu öğrenmemize daha yıllar vardı! Kız meselesi yüzünden birbirimize girdiğimiz de olurdu... “ Aşağı mahalleden Murat bizim Ayşe’ye asılmış!” “ Bak şerefsize, sahipsiz mi sanmış kızı?” Mahallenin kızına yan gözle bakılmadığı gibi başkasına da baktırılmazdı...