Olur mu olur
Ansızın, hiç hesapta yokken, öğle yemeğinin ardından üzerime çöken miskinliği, serin bir ağaç altında uyuma isteğini, orta şekerli kahve ile kovmaya çalışırken... Altında oturduğum akasya ağacının yapraklarına yağmur, ardından dolu taneleri düşmeye başladı! Önce karasinekler ardından ben ve tanımadığım ne kadar kasketli adam varsa köy kahvesinin içine doluştuk... Yarısına kadar dolu kahve fincanı ve bir bardak su dışarıda tahta masanın üzerinde kaldı! Cama yakın oturdum... Kahvehanenin bir duvarına iki raf çakılmış üzerine “Kütüphane” yazılmış... Kitaplar emanetçiler tarafından alınıp getirilmediği için sararmış gazetelerin dantel örtü niyetine kullanıldığı raflar boş! Kahveciye, sözde kütüphaneyi işaret ederek; “ Ağbi kitaplar nerede?” “ Amaaan bir ara er kavede kitaplık olacak dedilerdi, çaktırdılar bize bu tataları, rüya tabiri mabiri bulduk... Köyde kitap okuyacak adam mı kaldı, amma yaptın a! Erkez kasabada fabrikada çalışır... Bende kapatçam kaveyi zaten! Kapat...