Şehit, boksör, çiçek pasajının başına gelenler ve inci pastanesi.

Metronun çıkışında Volkan Konak benzeri bir adam, saçı sakalı birbirine karışmış tulum çalıyor, duvarlardaki siyah beyaz fotoğraflara bakıyorum bir taraftan... Kalabalığa karışıp Çiçek Pasajına yöneliyorum... Hava kararmak üzere... &&& Aklım Ünal’da... Yolculuğum karşıyaydı bu defa, Esenler otogarda otobüs on dakika mola verince, fırsatı kaçırmıyorum, inip sigara yakıyorum... Gelene geçene bakıyor bir taraftan da yeşil önlüklü garsona çay sipariş ediyorum... Ünal’ı görüyorum sonra... Solgun, bitkin, neşesiz... Nerede halı sahada canımıza ot tıkayan adam? Nerede şu an karşımda duran? Yanıma geliyor... “ Ali ne haber?” “ İyidir ağabey, görüşmem var karşıya geçeceğim... Sen nasılsın?” “ Cenazemiz var!” Şaşırıyorum biraz, sorup sormamakta tereddüt ediyorum, merak ikilemi yeniyor; “ Başınız sağ olsun kim?” “ Teyzemin oğlu, Tokat’ta şehit oldu...” &&& Yan koltukta oturan genç irisi arkadaş İstanbul’a gelene kadar tek laf etme...