Para yokken herkes kardeş!
Günden geriye;
isminin Ali olduğunu öğrendiğim mahalle bakkalı kaldı aklımda…
Otuz yıllık
bakkalmış!
Hani o
çocukluğumuzda kalan; leblebi tozu, çatapat, topaç satılan bakkallardan…
Plastik toplar,
kocaman renkli bir filenin içerisine doldurulmuş çocukları bekliyor, tanesini 1
liraya satıp 25 kuruş kazanıyormuş Ali bakkal…
“ Bereket
versin” diyor…
“ Alamazdık”
diyorum topları işaret ederek…
Yaşımı
soruyor, “ kırkı devirdik, kırk bir” diyorum…
Aramızda altı
yaş varmış, o; kırk yedi!
“ Babam da
bakkaldı benim… Şu köşedeki eski binayı görüyor musun, dükkânımız oradaydı… Bir
evin bir oğluydum, babamdan ne kaldıysa hepsini yedim… Dur çay söyleyeyim sana...”
Dediğini
yapıyor, komşusu kahvehanenin camını tıklatıp iki parmağını görmediğim
kahveciye sallıyor…
Çok geçmeden
kasketli, ayağı terlikli, omzu havlulu, saçları dökülmüş, bıyıklı bir adam çayları
getiriyor…
Ali bakkal
anlatıyor;
“ Yokluktu ya eskiden, değerliydi her şey, insanlar kadir kıymet bilirdi… Bak ne güzel söylüyorsun “alamıyorduk” diye… Alınmazdı o zamanlar, nerdeyse mahallede bir çocuğun topu olurdu…”
“ Yokluktu ya eskiden, değerliydi her şey, insanlar kadir kıymet bilirdi… Bak ne güzel söylüyorsun “alamıyorduk” diye… Alınmazdı o zamanlar, nerdeyse mahallede bir çocuğun topu olurdu…”
Hakikaten öyle olurdu diye geçiriyorum
içimden…
Bir mahalleye
bir top yeterdi yahu… Beraber oynamayacaksın da ne yapacaksın?
İflas etmiş
bir arkadaşımın söylediği sözler geliyor hatırıma;
“ Para yokken
herkes kardeş!”
E böyle
dönüyor devran, iki çocukluk arkadaşı ortak işe giriyor, müşteriler çoğalana,
kasa para görene kadar nasıl bir dayanışma, nasıl bir heyecan!
Borçlar
ödeniyor, banka hesabında para birikmeye başlayınca, egolar ve eşler giriyor devreye, kardeşlik bitiyor…
Yokluk ve
fakirliğin insanları sosyalleştirdiği sonucuna varıyorum, bir çay içimlik
sürede…
Bolluk, kalite
anlamına da gelmiyor…
Toplar; Çin
malı!
İstek ve
ihtiyaçlarını birbirine karıştırmış ve hızlı tüketen toplumun borçlanarak sahip
olduğu günlerde yaşıyoruz…
Çabuk ve kolay
sahip olduğunda da bıkılıyor ister istemez… İlişkilerde
de böyle değil mi?
Öyle eskisi
gibi kumbarada para biriktirip, harçlıklarla bisiklet alma hayallerini kredi
kartları duman etti…
Şimdi çocuğun;
en son model cep telefonu, babasının; evi, arabası var ve ne gariptir ikisi de
mutsuz!
Eskiden
borçtan korkardı insanlar…
Öyle elden
para alacaksın da vermeyeceksin!
Ticaret
yapıyorsan; çek keseceksin de ödemeyeceksin! Hem söz varken çek de neymiş?
Hele
mahalleden birinin evine haciz gelecek!
İnsanların
yüzü kızarırdı, yüz yüzden utanırdı yahu…
Hani lafın
burasında faturayı birine kesmek istiyor, “ alıştırdılar bizi, aklımızı
çeldiler” demek istiyorum lakin içimden gelmiyor…
Bizim de
işimize geldi arkadaş!
Yılda bir
hafta, beş yıldızlı otelde tatil yapıp on iki ay kredi kartına taksit ödüyoruz,
bankalar sevgililer gününe özel kredi veriyor…
Hacizden
satılan ahlı malları alıp satan, bu işi ticaret olarak görenler var!
“ Ben almazsam
başkası alacak” diyor adam vicdanına kulpu takıyor…
Yok’sa, olana
yakın durmak mıdır sosyallik?
Olanınkini
paylaşma isteği midir?
Onlarca çocuk,
sırf bu yüzden mi koştuk bir plastik topun peşinden?
Veresiyeleri
toplayamadığı için yakında kapatacakmış Ali bakkal!
Yorumlar
Yorum Gönder