Bir şeyde bir şey…
Kuruuu,
kocaman gözlü, pembe yelekli, orta boylu bir bayan dikildi başıma…
Nasıl asabi!
Fakat
politikacı, yetiştirmiş kendini, oyuncu, poker suratlı…
Gece
tırnaklarını yemiş, sabah çalıştığı lokantaya gelmiş…
Parmağında
yüzük yok lakin “ Allah kocasına sabır versin” diye geçiriyorum içimden… Bütün iyi niyetimle yoksa bile bir gün olur
nasılsa temennisiyle gibi bir şey…
Sonra böyle
düşündüğüm için şaşırıyorum kendime… Şimdi otursa yanıma; “ anlat kız” desem, “
nedir bu halin? Tırnaklarını yemişsin!”
Laf benimki
de, dert dinleyecek havam mı var benim?
Ne güzel! Zehri
kusacak rahatlayacak…
Dertlendiğinde
arayan var öyle tipler… Anlatıyor, ferahlıyor, sen daha sonra ne yaparsan yap!
Hem tenhadır
diye gelmedim mi buraya?
“ Çorba ne
var?”
“ Mercimek,
işkembe, kereviz…”
“ Kereviz
çorbası alayım.”
Ömrü hayatımda
kereviz çorbası içmiş olsam bari! Neye benzediğini bile bilmiyorum.
Telaffuzu,
duruşu havalı, geçen akşam televizyonda ana haber bültenine çıkmıştı bu bitki.
Faydalarını
yazamaya kalksam şimdi ohooo!
Dumanı tüten kâseyi
masaya bırakıyor asabiyet, gidiyor, çok geçmeden bir sepet ekmek getiriyor…
Yine gitsin çorbaya
girişeyim istiyorum fakat nafile…
“ Çorbanın
arkasından ne alırsınız?”
Hah işte, konunun
burasına hiç çalışmamıştım. Çorbayı içsem detayları daha sonra konuşsak der
gibi bakıyor lakin anlamasını da beklemiyorum…
Gıcıklık olsun
diye soruyorum bu defa;
“ Ne var?”
“ Ne var?”
Duruyor… Duruyor…
Çorba soğuyor!
“ Gömlekte
ciğer, çömlekte kurufasulye, çanakta köfte…”
Mizah olsun diye uydurduğumu
sanıyorsunuz değil mi? Yeminle gerçek.
Bu lokantanın
yemekleri böyleymiş meğer… Bir şeyde bir şey…
Karıştırsam
çeşitleri, gömlekte köfte desem mesela!
O da espri yaptığımı
zannedip; “ köftenin gömleği ütüde, bugün tişört giydi” dese…
Yeni
tanıştığım kereviz çorbasından bir yudum alıyor, kaşığı elimden bırakırken;
“ Gömlekte köfte!”
“ Gömlekte köfte!”
“ Gömlekte ciğer var!”
“ Çanakta?”
“ Köfte!
Çömlekte kurufasulye”
Yan masada oturan çift kaynadı…
“ Çok özür
dilerim kafam karıştı, bir daha sayar mısınız?”
“ Gömlekte
ciğer, çömlekte kurufasulye, çanakta köfte…”
Şansımı
zorladığımın farkındayım da müşteriyim, haklıyım…(!)
“ Çanakta
köfte alayım…”
“ Yanına
pilav?”
“ Olur…”
“ Bulgur mu Pirinç
mi?”
“ Pirinç…”
“ İçecek;
ayran kola?”
“ Komposto var
mı?”
Yarabbiii o
nasıl küçümseyerek bakış öyle…
Yeri gelmişken yolunuz Trakya’ya
düşerse Edirne’de Saraçların girişinde Balkan Piliç Lokantasında çilek
kompostosunu, Lüleburgaz’da Sokullu Camii karşında bulunan Park lokantasında da
erik kompostosunu denemenizi tavsiye ederim.
“ Komposto
yapmıyoruz, beyefendi!”
“ Ayran alayım
o zaman…”
Biraz soğumuş
olsa da, içinde patates, havuç, sanıyorum defne yaprağı da olan kereviz çorbası
ve çanakta köfte de güzeldi…
Yorumlar
Yorum Gönder