Şapka



Gri, yoğun, yağışlı neredeyse birbirinin aynı günler…
Zamana sıkıştırmaya çalıştığım kitaplar, filmler. Olanı biteni anlama çabaları, insanlar, dayanağı olmayan teoriler.
Seyahatler.
Otel odaları…
Ayaküstü yapılan sohbetlerde ‘havalar ısınınca’ diye başlayan cümleler… Güneşe, bahara, yeşil tarlalarda sanki onlardan başka canlı yokmuş gibi davranan leyleklere…
Göçmen olduklarının farkında olup, olmadıklarını bilmediğim kırlangıçlara…
Gelinciklere, papatyalara, fallara, falların çıkma ihtimaline, süslenmiş akasya ağaçlarına, ılık bir akşamüzeri güneşin batışına ve aya ve yakamoza kadeh kaldırmaya, sıcak bir günde gölgesine sığınılan ağacın koruyuculuğunda kestirmeye, denize, midyeye, yosuna, çakıl taşına, iyot kokusuna, belki de en çok rehavete ve tembelliğe duyulan özlem…
Bu yaz hasır bir şapka edineyim diyorum!
Hani şu Hucleberry Finn’inkinden…





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Uludağ Doğal Madensuyu'nun 100 Yıllık Hikayesi

Eşeklerin gözleri güzeldir!

Birini tanıdım...