İncir çekirdeği
“İncir çekirdeğini doldurmayacak şeyler
yazıyorsun” dedi bir arkadaşım… Meğer yazdıklarımın hepsini okurmuş da benim
haberim yokmuş… Sosyal paylaşım siteleri sağ olsun!
Ölmeden şair
ve yazar olmanın zor olduğu bir ülkede incirin çekirdeğine kafayı taksan ne,
takmasan ne!
Genelde,
yaşadıklarımı, gördüklerimi, hissettiklerimi karalıyorum, laf aramızda bazen
işin içine hayal ürünü serpiştirdiğim de oluyor… İtiraf ediyorum bir iki defa
da; bana anlatılanı kendim yaşamış gibi aktardım!
Ayıpmış gibi
gelmedi.
Hoş şimdi de
gelmiyor…
Yaşadıklarım
incir çekirdeğini doldurmuyorsa, ben ne yapayım?(!)
Sıradanlıkları,
herkesin yaşama ihtimali yüksek olayları, yazmayı seviyorum.
E yazdıklarımdan
bir beklentim de yok.
Ben de
böyleyim anlayacağınız…
‘Anlayacağın’
sevgili dostum.
Bir dönem futbol
yazdım.
Gördüm ki;
yazılan yorumlardan bazıları ağza alınacak şeyler değil… Caydım!
Türkiye ve
dünya gündemine takıldım.
Trenin
vagonlarından birine hapsolmak gibi geldi bana… Hem gündemi kim belirliyor
Allah aşkına?
Birçok yaygın
gazetede köşe yazanlarının kaleme aldıklarını okuyorum…
Pardon
okuyordum!
Anlatılanlar
bir iki kişinin başının altından çıkmış gibi geldiği için, köşe yazarlarını
okumayı da, gündeme dair yazmayı da bıraktım!
Siyaset,
politika?
Al takke ver
külah!
Bir yazar,
birinin, öteki yazar, berikinin adamı... Güya birbirine rakip üç, dört takım var!
Bir
araştırıyoruz, meğer o üç dört takımın bazı önemli oyuncuları, başka ülkede
uzun yıllar aynı takımda oynamamış mı?
Futbol işte!
E dün “ ben de
olsam denize girerdim” deyip bugün de “ denize girmezdim gördüğünüz gibi
girmedim” diyemeyeceğime göre…
Gezdiğim
yerlerin fotoğraflarını çekiyor, kendimce seyahat yazıları yazıyor, mekânları
anlatıyordum…
“Mekân, otel
sahiplerinden kaç para alıyorsun” mesajları gönderdiler…
Arkadaş ben kimim ki demedim ama gezi yazılarını da
bıraktım.
Yeri geldiği
için yazıyorum; şimdiye kadar ne bedava tatil yaptım, ne de hesap ödemeden
çıktığım mekân var!
Beğenmediğim
yerleri de rencide etmemek adına anlatmıyordum üstelik…
Servisini,
duruşunu, temizliğini, keyif aldım işletmeleri aktarıyordum.
Yeni çıkan
kitapları okuyor, (hala okuyorum) yazıyordum…
Topluma kötü
örnek olduğum, o kitapları okumakla zaman kaybettiğim, üstelik vatandaşı yanlış
yönlendirdiğim konusunda uyarıldım.
Amaaan bana mı kaldı, zaten
okumayan bir topluma kitap anlatmak neyime dedim… Bıraktım!
Vizyondaki,
izlediğim filmler hakkında yorumlar yazıyordum.
En son yerli
bir filmi eleştirince bir sopa yemediğim kaldı…
Ben film eleştirmeni
miydim?
Emeğe saygım
yok muydu?
Sıkıyorsa ben
de bir film çekseydim ya!
Nihayetinde
sevgili dostum, elimde senin incir çekirdeğini doldurmuyor dediğin; meyhaneler,
balıkçılar, deniz, kumsal, kuyruksuz kediler, kovalar, banklar, kır kahveleri,
çay, çorba, limon, olta, mantar ve balıklar kaldı!
Yorumlar
Yorum Gönder