Sana ne Aziz Valentine’den...


Akşamüzeri dinlediğim radyo programına mesajları ile katılan dinleyicilerin yorumları okunuyor;
Benim odun yine unuttu sevgililer gününü!
Mesajı gönderen bir hanım...
Sevgililer gününü unuttuğu için “odun” diye anılan da, kocası!
Bu hengâmede, insanların gözüne bu kadar sokuluyorken, unutmak mümkün mü sevgilileri gününü?
Cep, cepken delikse;
“Muş” gibi yapmıştır zavallı hemcinsim, ne yapsın?
Tek taşı alsa gelse, anlatıldığı, istendiği gibi; lüks bir lokantada yer ayırtsa, masada mumlar yansa, kenarda papyonlu kemancı içli içli tıngırdatsa sonra incecik bardaklardan şarap içilse, o geceye özel en pahalı yiyecekler tüketilse, yemeğin sonuna doğru adam cebindeki, mor veya kırmızı kadife kutuyu çıkartsa, iki binli yılların fenomeni tek taşı kadının parmağına taksa...
Çıkarken asgari ücret tutarındaki hesabı Bey ağbi, kredi kartıyla ödese... Kol kola eve gitseler...
Hararetli bir gecenin ardından sabah olsa...
“Odun” yeşerecek mi?

&&&

Kalabalık cadde ve sokaklardan geçip oturduğum mahalleye en yakın çiçekçide alıyorum soluğu...
Kuyruk var!
Çiçekçiyi çilehaneye çeviren sıradakilerin hepsi, toplumun değişik kesimlerinden, aynı amaç uğruna kısa süreliğine bir araya gelmiş erkekler...
Saçları jöleli, uzun boylu, kavruk bir delikanlıya takılıyor gözüm...
Adını bilmediğim çiçeklerden oluşan havalı bir buket yaptırıyor, tülün üzerine de günün anlam ve önemine uygun, okuduğun da muhatabının mutlu olacağı ümit edilen kısa bir not yazılıyor...
Delikanlı borcunu sorup “ 80 lira” yanıtını alınca pantolonunun arka cebinden cüzdanını çıkarıyor, orta ve işaret parmaklarının arasına sıkıştırdığı kredi kartını, kısa boylu, güleç ve tombul çiçekçiye uzatıyor...
Pos canavarı çalışıyor...
Çiçekçinin yüzü bir anlığına değişse bile tekrar aynı halini alıyor;
Limit yok beyefendi!”
“ Nasıl olur dün ödedim” diyor delikanlı... Eli ayağı birbirine dolaşıyor, beti benzi atmışken cüzdanından bir kredi kartı daha çıkarıyor...
Tesadüfe bakar mısınız; onun da limiti yok!

İki dakikalığına delikanlının yerine koyar mısınız kendinizi... Bütün gözler sizde, sevgilinize aldığınız havalı çiçek buketi kucağınızda, kredi kartlarınızın limiti yok ve orada bulunan tüm çilekeşlerin bundan haberi var!

Delikanlı tekrar cüzdanına davranıyor, en sevmediği ders kitabını açar gibi aralıyor, arkasında olduğum için görüyorum;
Bir ellilik ve iki yirmiliği var!
Çiçekçiye uzatıyor, aldığı onluğu montunun cebine koyuyor...
Muhtemelen kalan son parası bu!
&&&

Delikanlıya son parası ile çiçek aldığı için “şövalye” diyenler de...
“Şu yaşıma geldim böyle ince ruhlu bir adamla tanışamadım” yorumları yapanlar da olacaktır mutlaka!
Ben içimden “öküz” dedim... “Be Allah’ın dangozu” dedim... “ Ayağında don yok ne lazım gümüş zurna” dedim...
Kızmaktan çok, kendini bu hale düşürdüğü için acıdım delikanlıya!

Gelmeyin be arkadaş dolduruşa! Kendinize yapmayı bunu! Gerçeğinizle yaşayın, “sevgililer günü” dedikleri; daha zeki olduğunu zannedenlerin, sırf insanlar tüketsin diye uydurdukları, diğerlerinden farkı olmayan, sıradan kendi halinde bir gün işte!
Sana ne Aziz Valentine’den...

Yorumlar

  1. sizin gibi dangozlar sevdiğiniz kadının kendisini özel hissedecek herhangi sıradan bir günü akıl edemediğinizden böyle bir gün seçilmiş olamazmı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahahaha yalnız bir sevgililer günü geçirdiniz sanırım, başınıza vurmuş

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Uludağ Doğal Madensuyu'nun 100 Yıllık Hikayesi

Eşeklerin gözleri güzeldir!

Birini tanıdım...