Gayrı yapacak bir şey olmadığını bilmenin rehavetiyle umursamazsınız


İstanbul’dan gelen arkadaşlar, kahvehanenin ortasına kurulmuş sobada ellerini ısıtmaya çalışırken soruyorlar;
“ Doğalgaz yok mu burada?”
Ne yapacaksınız doğalgazı mis gibi sıcacık soba var... Keyfini çıkarın...
“ Yok !”
Tepkisizler, yüzlerine bakıyorum, verdiğim cevap hoşlarına mı gitti yoksa henüz doğalgazla tanışmamış şehri küçümsediler mi anlayamıyorum...
Umurumda da değil zaten...
Soba gelenlere gıcık olmuş gibi tütüyor...
Bir süre dumandan gözlerimiz yanıyor...
Bitişikteki simit evinden iki gevrek kapıyoruz... O üçgen peynirlerden ve bir avuç yeşil zeytin olsaydı! Bir parça simitten bir parça da peynirden ısırsaydık!
Çaylarımız geliyor... Demli, tavşankanı...
Hava kapalı, yağmur çiseliyor ve soğuk, şehir uyanmamış henüz, tek tük arabalar geçiyor caddeden, yaşlı bir amca burnunun dibine kadar soktuğu gazeteyi okumaya çalışıyor...
Sanki karşısında biri varmış gibi katlayıp masanın öbür ucuna fırlatıyor sonra...
Buğulanmış camdan dışarıyı izlemeye başlıyor...
Dudakları kıpırdıyor gibi... Ne düşünüyor, geçmişte kalan kimle yüzleşiyor, kim bilir?
Kahveciye; sabaha kadar açık mı oluyor burası diye soracakken lafımı yutmak zorunda kalıyorum... Megafon ötüyor, tok bir erkek sesi iki çay söylüyor...
Soğuk bardaklar, sıcak suyla haşlanıyor önce, ardından bellerine kadar dem konuyor, üzerine su çekilip, iki kesme şekerle süslenmiş, çiçekli melamin tabaklarda tok sesli adama götürülüyor...
Simitler bitince, ben gibi sigara içen zavallılar ziftlenirken ayakta durmasın diye kapı önüne konmuş nemli iskemlelerden birine çöküyorum...
Bilirsiniz o duyguyu; önce soğuğu hissedersiniz... Islaklık pantolona oradan döne! geçer...
Gayrı yapacak bir şey olmadığını bilmenin rehavetiyle umursamazsınız...
Ben de aynen öyle yaptım, sanki diferansiyel kuruymuş gibi telledim tütünü!

&&&

Zaman geçiyor... Gelenler, doğalgazlı evlerinin bulunduğu şehre geri dönüyor... Hava kararıyor ve akşam...
Kapağı, yeni keşfettiğim ocak başına atıyorum...
Gerisi... Nuri Bilge Ceylan filmi; Üç Maymun!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Uludağ Doğal Madensuyu'nun 100 Yıllık Hikayesi

Eşeklerin gözleri güzeldir!

Birini tanıdım...