Yol Hikayesi



Lise yıllarında olduğu gibi şarkı sözlerini ezberlemeye çalışıyorum...
Zor iş!
Sezen Aksu’nun son albümüne takıldım bu ara... Çalan şarkı ile beraber söylemek kolay...
İnsan onun gibi söylediğini zannediyor ama müziği kapatınca, kendi sesine dikiz aynasında yüzünü buruşturuyor...

&&&

Cuma günü öğleden sonra hava kapalı, Sezen söylüyor ben gidiyorum...
Malkara’da, ellerinde tuttukları kartonda “İpsala” yazan, evleri sırtlarında hallerinden turist olduklarını çıkarttığım arkadaşları görünce sağa çekiyorum...
Arkadaşlar derken hepi topu iki kişiler!
“Hi” deyip dalıyorlar içeriye...

Aslında yoldan pek kimseyi almamaya çalışıyorum... Yazılarımı takip edenler hatırlayacaklar daha önce de aynı yoldan birini arkadaşlık etsin diye almıştım ve adam dilsiz çıkmıştı, yol boyu işaretleşmiştik!

Bunlar dilli fakat benim İngilizce, plaj İngilizcesi!
Tamam, kabul ediyorum bir lisan bir insan... Bu yaşta İngilizce bilmemenin ezikliğini hissetmem lazım!  
Öğreneceğim fakat ne zaman lazım olacak?
Kırk yılın başında ( lafın gelişi değil hakikaten kırk yaşıma kadar arabama aldığım ilk turist bunlar) arabaya iki turist alacağım diye katlanılmaz ki o eziyete...(!)  

Benim gazoz sattığım müşteriler İngilizce konuşsa, ekmek parasının hatırına heves edip öğreneceğim belki de... Hepsi Türkçeyi Trakya aksanı ile konuşuyor!

 &&&

Plaj İngilizcesi dedim ama bende kart İngilizcesi de var...
Hani takım elbiseli ağabey, gömlek cebinden iki parmağının arasına sıkıştırdığı kartonu en havalı hali ile uzatır... Kartın bir tarafından Türkçe diğer tarafında İngilizce yazıyordur...
İsim soyadı küçücük, sıfat kallavidir!
Manager...
Sales Manager...
Area Sales Maneger...
Chef...
Master Chef

Kısa boylu, hafif toplu, kırmızı yanaklı, kel bir adam yanınıza gelir siz şu yanakları bir sıksam diye aklınızdan geçirirken kartını uzatır;
Executive
Vaay!

&&&

Arkadaşlar Polonya’dan...
Otostopla yolculuk etmeleri sizi yanıltmasın, bayan olan onun yalancısıyım banka müdiresi... Erkek... Nasıl diyorlar sizin oralarda Türkçeee;  psikiyatr!
Haaa Polonya’da banka müdürleri ve psikiyatrların kazançları ancak otostopla yolculuk etmeye yetiyorsa onu bilemem!
Türkiye’de banka müdürlerine eve gidip gelsinler diye araba bile veriyorlar... Telefon beleş, Ticketleri var sonra...(!)
Neyse; Bu Polonyalıların bir ay izinleri varmış, geziyorlarmış!
Türkiye’den sonra Yunanistan ve Bulgaristan’a gideceklermiş...
Bulgaristan’a gideceklerini öğrenince “ Varna’ya da gidin” dedim... Yılın çeşitli dönemlerinde iş amaçlı! Varna’ya giden arkadaşların çok memnun kaldığını ve güzel anılarla yurda dönüş yaptıklarını da ekledim...
“ Olur” dedi garipler... Ne desinler?

Yorumlar

  1. gece bekcisi çok sevdi bu yazıyı :)
    aksanı ortak olanların dili farklı olabilir.lakin yola düşen iki hecelik beraberlik hava ve su gibi tanıdık gelir dostlara...eline saglık Ali abi..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Uludağ Doğal Madensuyu'nun 100 Yıllık Hikayesi

Eşeklerin gözleri güzeldir!

Birini tanıdım...